1. Anasayfa
  2. Uncategorized

İbadetin Esası Kulluk ve Allah Sevgisi


İbadetin esası Allah sevgisi, sevgiyi sadece Allah’a hasretmek ve sevginin tamamen Allah için olmasıdır.

Allah Teala mahlukatı kendisine ibadet etmesi için yaratmıştır. Bu kulluk O’na boyun eğmek ve emrine uymak yanında O’nun kamil sevgisini de ihtiva etmektedir. Dolayısıyla ibadetin esası Allah sevgisi, sevgiyi sadece Allah’a hasretmek ve sevginin tamamen Allah için olmasıdır.

Kul Allah yanında O’na ortak başka bir kimseyi sevmez ve ancak O’nun için ve O’ndan dolayı sever. O’nun nebilerini, Resullerini, meleklerini ve velilerini de sever. Fakat bizim bunlara olan sevgimiz, Allah sevgisinin bir parçası ve gereğidir. O’na eşit olan bir muhabbet değildir. Allah’tan başka ilahlar edinip de onları Allah gibi sevenlerin sevgisi O’nun yanında O’na denk sevgi beslemek gibidir.

Allah’a sevgi duymak ancak O’nun emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınma sırasında kul olmanın ve sevginin manası ortaya çıkar. İşte bu yüzden Allah Teala Resulüne uymayı muhabbetinin bir alameti, Allah’ı sevdiğini iddia edenin bir şahidi olarak kabul etmiş ve şöyle buyurmuştur: De ki, Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah’ta sizi sevsin (Al’i İmran 31

Böylece Resulüne tabi olmak, Allah’ı sevmenin şartı kılınmış (meşrut) Allah’ın da onları sevmesinin sebebi (şart) kabul edilmiştir. Şart bulunmadan meşrutun bulunması, şart gerçekleşmeden meşrutun tahakkuku düşünülemez.

Böylece Resul’e uyulmayınca, muhabbetinin de hasıl olmayacağı ortaya çıkar. Onların Allah’ı sevmeleri, Allah’ın Resulüne uymalarına bağlanmıştır. Resulüne uymama onların Allah’ı sevmemelerinin bir neticesidir. Öyle ise onların Allah’ı, Allah’ın da onları sevmesinin gerçekleşmesi Allah’ın Resulüne tabi olmadan düşünülemez.

Bu şunu gösterir ki;

Allah’ın Resulüne uymak, Allah ve Resulünü sevmek, Allah’ın emirlerine itaat etmektir.

Allah ve Resulü kula her şeyden daha sevimli olmadığı müddetçe kulluk tamam olmaz. Böylece kulun nezdinde Allah ve Resulünden daha sevimli bir şey olmaz.

Ne zaman ki kulun nezdinde Allah ve Resulünden daha sevimli bir şey bulunursa, işte bu Allah’ın sahibini asla affedip hidayete erdirmediği şirktir.

Allah Teala şöyle buyurmuştur: De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileleriniz ve kazanmış olduğunuz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve hoşnut olduğunuz ikametgahınız sizin için Allah Teala’dan ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevgili ise artık Allah Teala’nın emri gelinceye kadar bekleyiniz! Ve Allah Teala fasıklar olan kavmi hidayete erdirmez (Tevbe Süresi 24)

Kim bu sayılanlardan birine itaat etmeyi, Allah ve Resulü’ne itaatin önüne geçirirse, bunlardan birinin sözünü Allah ve Resulünün sözüne tercih ederse, onlardan birisinin rızasını Allah ve Resulü’nün rızasının önüne alırsa; bunlardan korkmayı, ummayı, tevekkülü, Allah korkusu, ümidi ve tevekkülüne tercih ederse veya bunlardan biri için amel etmeyi, Allah için amel etmenin önüne alırsa gerçekte bu kişi kendisine Allah ve Resulü her şeyden daha sevimli olan birisi değildir. Diliyle sevdiğini ifade etse bile, bu onun bir yalanı ve bulunduğu halin aksini haber vermesinden başka bir şey değildir.

Birinin hükmünü Allah ve Resulünün hükmünden öne alanın durumu da böyledir. Ona göre bu takdim edilen şey Allah ve Resulünden daha sevimlidir. Fakat bunlardan birinin hükmünü, sözünü, taatini, rızasını öne alan bir yönden Resul’e uymuş olabilir.

Şöyle ki;

Emredenin ve hükmedenin ancak Resulüllah’ın söylediği ile emredip hükmettiğini zanneder. Böylece ona itaat eder, onun hükmünü ve görüşünü kabul eder. Eğer bu kişi bundan başkasına muktedir değilse özürlü sayılır.

Resul’e ulaşmaya muktedir olunca ve ondan başkasına uymanın mutlak olarak veya bazı durumlarda daha evla olduğunu bilir; Resul’e ve iltifat edilecek olana iltifat etmezse, onun durumundan korkulur ve bu kişi vaid (Allah’ın azabıyla tehdidi) sınırları içindedir.

Eğer Resul’e muhalefet edenin akıbetini hafife alır, onu küçük düşürür, şeyhine uymaktansa ona uymayı daha uygun ve muvafık görmezse bu kişi Allah’ın sınırını aşan zalimlerdendir. Doğrusu Allah her şey için bir ölçü koymuştur.

Bazı Hatırlatmalar:

1-) Sevdiklerinizi, sevdiğinizi gözden geçirin. Mesela paranız, mülkünüz, servetiniz, eşiniz, anneniz, babanız. Hepsinden öte çocuğunuz başına bir şey geldiği zaman, pardon bir şey geldiği zaman değil de Allah verdiği emaneti geri alınca yani ruhunu kabzedince o Allah’ı sevdiğini iddia edenler yaka-paça yırtıyor, feryat-figan koparıyor. Senin olmayan şey senin elinden alındığı zaman isyan etmek ahmaklığın ta kendisidir.

Evet belki kolay değildir ancak sabretmek zorundasın. Sonuçta Cennete girmek kolay olmadığı gibi cehennem de gereksiz yere yaratılmış değildir. Tevbe Süresi 24. Ayet-i Celile’ye bakınız

2-) Burada emreden kişi Allah ve Resulünün emrettikleri ve yasakladıkları şeylerin dışına çıkmıyorsa itaat edilir. Aksine edilmez. Adam sana namaz kılamaazsın diyorsa buna itaat etme gibi bir lüksün yoktur. Bu Allah ve Resulü’nün emrini ikinci plana atıp, emredenin dediğini birinci plana almak olur ki bu da büyük günahtır.

Kaynak: İbn Kayyım El-Cevziyye / Medaricu’s Salikin (Kur’ani Tasavvufun Esasları) / bkz 95-96

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir