1. Anasayfa
  2. Uncategorized

Kaza ve Kadere İmanın Anlamı ve Önemi


Kur’an-ı Kerim’de direk şu sizin kaderinizdir, bu sizin kaderinizdir yada tam anlamı ile kaderle ilgili ifade çok az yerlerde geçmektedir. Ancak bu kader inancına inanmayacağız, inanmayalım demek değildir. Benzetmede hata olmasın. Allah Resulü (s.a.v) kadere inanılması gerektiğini buyurmuş ve bunların imanın esasları arasında olduğunu hepimiz çok iyi bilmekteyiz.

Ancak kader inancından asıl kasıt şudur ki; İnsanın kendini rahatlatması, razı olması, rıza göstermesi ve kalbinin daha rahat olması için şarttır. Aksine kader inancı olmazsa eğer; bu sefer yok neden böyle oldu neden şöyle oldu, niye böyle oluyor, neden böyle olmadı gibisinden savsatalarla kalbinizi dolduracaksınız ki; bu sefer de kalbinizde Allah’ı zikretmeye, tefekkür etmeye, düşünmeye zaman bulamayacaksınız. Zaten şeytanında istediği budur.

“Kulun iki sebepten dolayı Allah’ın (c.c) kazasına razı olması gerekir;

  • Birincisi: İbadet yapma fırsatını bulmak için. Çünkü sen kadere razı olmazsan; niçin böyle oldu ve niçin böyle oluyor gibi şeylerle kalbin ebediyen meşgul olacağından üzülürsün. Kalp bu gibi üzüntülerle meşgul olursa, huzur içinde ibadet yapmaya nasıl fırsat bulabilir. Çünkü senin bir tane kalbin vardır. Onu da üzüntülerle ve dünya işlerinden olur olmaz şeylerle doldurursan, orada Allah’ı (c.c) anmaya, ona ibadet yapmaya ve ahiret düşüncesine yer kalır mı? Şakik (b. İbrahim el-Belhi r.a) ne kadar doğru söylemiş: Geçmiş işlerin pişmanlığı ve geleceğin düşüncesi, şu anda bulunduğun saatin bereketini giderir.
  • İkincisi: (Kadere rızayı terk etmede) Allah’ın (c.c) gazabına uğrama tehlikesi vardır.

Rivayete göre nebilerden biri uğradığı bazı felaketlerden dolayı Allah’a (c.c) şikayet ettiğinde, Allah (c.c) ona şöyle vahyetti: Yerilen ve şikayet edilenlerden olmadığım halde beni şikayette bulunuyorsun. İlm-i gayb de durumun böyle tayin edildi. Takdirime niçin razı olmuyorsun? Senin için dünyayı değiştirmemi mi istiyorsun, yoksa benim istediğim gibi değil de senin istediğin gibi levh-i mahfuzu değiştirmemi mi istiyorsun?

İzzet ve celalime yemin ederim ki, bir daha kalbinden böyle bir şey geçerse nübüvvet elbisesini senden alır ve hiç kayırmadan seni cehenneme atarım (1)”

Yüce Allah olmuş, olan ve olacak her şeyi bilir. Ama biliyor olması İbn Kesir’in de dediği gibi: Yüce Allah bir şeyi olmadan önce elbette ki bilir ama o yarattıklarını onlar hakkındaki bilgisi ile azaplandırmaz.

Sizin tabirinizle madem her şey kaderinizdir, madem her şey Allah’ın dilemesi, istemesi sonucu oluyor; o zaman yüce Allah Nebilerini, Resuüllerini neden gönderdi. Neden bunlara kimine vahiy yolu ile kimine Kitap göndermek sureti ile kullarını uyarmaları ve insanları gaflete düşmemeleri yada düştükleri gafletten uyanmaları konusunda ikaz etmek için gönderdi. Sizin tabirinizle madem her şey kaderimdir diyorsunuz, o zaman yüce Allah’ın peygamberleri göndermesinin bir anlamı ve mahiyeti kalmaz ki sizin bu değiminiz ile Peygamberleri ve Peygamberlerin getirdiklerini ve söylediklerini yalanlamak olur ki buda kişiyi dinden çıkarır Allah muhafaza

Yüce Allah “Ey iman edenler! İhtiyat tedbirinizi alın (2)” buyuruyor. O zaman İbn’ul-Cevzi’nin şu sözüne kulak vermek isabetli olacaktır: Eğer cahil kimse kader var nasıl korunalım derse; deriz ki; kader sahibinin emridir ,nasıl korunmayalım.

Sizin tabirinizle hoşlanmadığınız ve hoşunuza gitmeyen her ne varsa kaderinizdir, madem tedbire başvurmadan ve Allah’ın bahşetmiş olduğu aklını kullanmadan her şeye kaderim diyorsun,-haşa- kaderini yada o kaderi yazanı suçluyorsun; o zaman o kişiye elini şu ateşe sok diyecek olsak ben ahmak mıyım diye cevap verecektir. Peki tedbirini almadığın halde işini Allah’a havale etmek, Allah’ın emir ve yasaklarına uymamak, kaderimdir diyerekten Allah isteseydi emirlerini yerine getirirdim dediğin zaman çok akıllıca bir mantık mı yürütmüş oluyorsun. Şöyle diyeyim ki bu yukarıda ki ahmak mıyım cevabını veren kişinin yaptığından daha büyük bir ahmaklıktır İşine geldiği zaman aklın, işine gelmediği zaman kader. Varmı böyle bir mantık…!!!

Selam hak edenlerin üzerine olsun vesselam…

İsmail Ekinci

(1-İmam Gazali / Abidler Yolu / bkz: 196-197) (2-Nisa Süresi 71)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir