Gerçek Mutluluk ve Huzurun Kaynağı
Dinen değerlendirildiğinde, helal gıda, şükür bilinci, ve manevi huzur gibi kavramlar bu yolculuğun temel taşlarını oluşturur. İnsanın yaratılış gayesiyle uyumlu bir şekilde yaşaması, mutluluğun gerçek kaynağıdır. Gerçek mutluluk, imanla beslenen lezzet ile mümkündür; çünkü lezzet sadece tatta değil, niyette ve şuurda da gizlidir.
Seçime dayalı olarak bir şeyi yapmak ve yapmamak (terk etmek) tutumlarından her birini, hayat sahibi olan kimse, bu tutumlarda var olan ve meydana gelmesinden ötürü haz duyduğu bir menfaatin elde edilmesini sağladığı ve şifa bulmayı sağlayacak şekilde acının ortadan kalkmasını temin ettiği için tercih eder. Bu nedenle Gönlüne şifa oldu, kalbine şifa verdi denilmektedir.
Şair şöyle demiştir:
- Dermanıdır derdimin, sahip olabilsem ona,
 
- Ama şifa olmada cömert değildir ne çare!
 
Aklı başında kimsenin de, hatta her şeyden habersiz hayvanların da yeğleeyceği bir tutumdur bu. Fakat bu hususta çoğu kimse çok feci bir yanılgıya düşecek kendilerine daha büyük acıyı tattıracak olan bir şeyden haz almayı hedeflerler. Bunun sonucu olarak da haz alacaklarını zannederken benliklerine acı çektirirler. Kalplerini, en ileri derecede hastalığa götüren yol ve yöntemlerle tedavi etmeye çalışırlar. Dünyaya takılı kalan, akıbeti hesap edemeyen kısır görüşlü kimselerin hali böyledir.
Akıllı İnsanın Tercihi
Aklın özelliği, meydana gelecek olan akıbeti iyi incelemek ve hesap etmektir. İnsanların en akıllısı, daimi ahiret hazzını ve rahatını geçici dünyaya tercih edendir. İnsanların en seviyesiz olanı ise sonsuzluk nimetlerini, daimi yaşamın güzelliklerini, hiçbir bulanıklık ve noksanlık içermeyen en muazzam lezzeti acılarla ve türlü korkularla karışık, çabucak elden kaçıveren ve sona ermenin eşiğinde olan fani lezzete karşılık satmış olandır.
Bir alim şöyle demiştir: Uğrunda akıllı kimselerin gayret gösterdikleri şeyler üzerinde düşündüm; İzledikleri yöntemler farklı olsa da tüm gayretlerinin tek bir hedefe yönelik odluğunu gördüm. Hepsinin de benliklerinden gam ve tasayı gidermeye çalıştıklarını fark ettim.
Kimi yeme -içme yoluyla; kimi ticaret ve kazanç yoluyla; kimi evlilik yoluyla; kimi şarkı ve eğlendirici sesler dinlemek yoluyla; kimi de oyun ve eğlence ile…. ve dedim ki: Akıllı insanların arzuladıkları hedef aynı ama bu yollar bu hedefe ulaştırmaz!
Hatta bu yöntemlerin bir çoğu hedefin tam zıddına götürebilir. Bütün bu yöntemler içinde Allah’a yönelmeden, sadece onunla hemhal olmadan, her şeye karşı O’nun rızasını tercih etmeden hiçbir yöntemin hedefe vardıramayacağı düşüncesindeyim.
Bu yolun yolcusu olan kimse, elinden bu dünyadaki nasibi kaçacak olsa bile, kesinlikle elden yitirilmeyecek olan yüce nasibe kavuşur. Böyle yüce bir nasibi elde eden kul da her şeyi elde etmiş olur.
Bu nasibi elinden kaçırırsa, dünyalık nasibine en huzurlu biçimde nail olsa bile her şeyi elden kaçırmış olur. Kul için bundan daha yararlı bir yöntem yoktur. Lezzetlerine, sevincine ve mutluluğuna bundan daha iyi ulaştıracak bir yol yoktur. Muvaffakiyet Allah iledir.
Kaynak: İbnu’l Kayyım el-Cevziyye / ed-Dua ve’d Deva (Kalbin İlacı) / bkz:. 397-398
