Çocuklara Kitaplara İman Esasının Öğretilmesinde Uygulanacak Yöntem
İman esaslarından üçüncüsünü, “Mukaddes Kitaplar” olarak bilinen; Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an‘a iman teşkil eder. Bu kitaplar, Allah Teala tarafından, peygamberleri aracılığıyla insanlara gönderilen hidayet rehberleridir. Diğer iman esaslarına nazaran çocuklara öğretimi daha kolay sayılabilir. Zira, tahrif edilmiş şekliyle de olsa Tevrat ve İncil ile birlikte, vahyedildiği gibi muhafaza edilen Kur’an-ı Kerim, şu anda elimizde mevcuttur.
Bu anlamda, çocuklara öğretimi yapılacak olan konu, somut olarak görülebilmekte, tanıtılabilmekte, okunuşu dinletilebilmektedir. Kitaplara iman konusu öğretilirken, çocukların yanlış anlamalarını önleyebilmek için önce herhangi bir kitap ile kutsal kitapları birbirinden ayırt edici iyi bir tanım yapılmalıdır. Böylece, küçük yaştaki çocukların, herhangi bir kitap ile kutsal kitapları birbirine karıştırmasına meydan verilmemiş olur.
Kanaatimizce, çocuklara kutsal kitapların adları küçük yaştan itibaren soru-cevap metodu ile öğretilmeli, ancak tahrif edilmeleri noktasında detay bilgilere girilmemelidir. Özellikle Kur’an-ı Kerim hakkında çocuklara verilecek bilgilerin, teorik bilgilerden ziyade, onun Kur’an’a yaklaşmasını, ısınmasını ve nihayet okumaya çalışmasını sağlayan bilgiler olmasına dikkat edilmelidir. Bu amaçla; Kur’an-ı Kerim’in güzel sesli kişilerce okunan teyp ve video bantları çocuklara dinletilmeli veya izletilmelidir. Kur’an’ın manevi ve lahuti cazibesi küçük yaştan çocukların kulağında yer etmelidir.
Çocukluk yıllarında okunan Kur’an’ı dinlemek onların ruhlarında bir rahatlama meydana getirdiği gibi, “Mushaf” adı verilen kitap halindeki varlığı da dini ilgi ve uyanışlarına vesile olmaktadır. “Ömer’in Çocukluğu” adlı eserinde, çocukluğun da Kur’an okurken hissettiği duyguları Muallim Naci şu ifadelerle dile getirmektedir:
Bir gece babam, Mushaf-ı Şerif’i al da buraya getir dedi. Aldım, öpüp başıma koyduktan sonra kabından çıkardım, yanına götürdüm. Kendisi de büyük bir saygı ile aldı, öptü, başına koydu. Dersini bul diye bana verdi. Açtım, buldum. Dersin Tarık süresiymiş oku Ömer’im.’ dedi. Euzu Besmele’den sonra süre-i şerifin başından, heceleyerek bir-iki kelime okudum. Pek iyi okuyamıyordum. Kendisi ağır ağır okumaya başladı. Ben de onunla bir ağızdan okudum.
O kutsal sözleri yedi sekiz kez tekrarladık. Ben artık oraya kadar doğru olarak okumaya başladım. Ezberlemiştim. Sanırım dersim o kadarmış. Sürenin alt tarafını okuduğumuzu hatırlamıyorum. Babamın, o kutsal sözleri okurken duyduğum sesi hala kulağımdadır. Ben, sekiz on kez okudum.
Babam: Aferin oğlum. Daha güzel okumağa çalış. İnşallah, siz benim gibi kalmazsınız, Kur’an-ı Kerim’in manasını da güzelce anlarsınız dedi. Annem ise sevinç gözyaşlarını dökmeye başladı. Ben, bir babama, bir anneme baktım. Gönlümü garip bir duygu kapladı. O, ne sevinç, ne de üzüntüydü. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i öpüp başıma koyarak yerine götürdüm
Kur’an’a Karşı Saygılı Bir Tutum ve Davranış Sergilemek
Kitaplara iman öğretimi konusu gerçekleştirilirken özellikle Kur’an’a karşı saygılı davranma konusu da gündeme getirilmelidir.
Kur’an’a abdest olarak dokunulması, öpülerek saygı gösterilmesi telkin edilmelidir. Ancak küçük yaşlarda kazandırılacak bu özellik hususunda anne ve babalar duyar olmalı, Kur’an’a saygı konusunda okuldaki öğretmenler de aynı tavrı ve telkine devam ettirmelidirler.
Yetişmekte olan nesillere Kur’an-ı Kerim’i tanıtmak okunuşunu öğretmek, kısa sürelerin manasını anlatmak, din eğitiminin başarısı açısından çok önemlidir.
Kaynak: Prof. Dr. M. Emin Ay / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 225-226
